15 TEMMUZ MİLAT MI?

İsmet İnönü, Atatürk'e sorar: Paşam, sana göre dünyanın en zor işi nedir?

Atatürk cevap verir: Türk Milleti'ni ayağa kaldırmak. Ben en çok bu noktada zorlandım.

Atatürk devam eder: İsmet, şimdi bana bundan daha zor bir şey var mı diye sor.

İnönü de sorar: Var mı Paşam?

Atatürk cevap verir: Harekete geçince bu milleti durdurmak.

15 Temmuz'da olan da tam da budur işte. Türk Milleti, üzerinde uygulanan emperyalist projelere İstiklal mücadelesinden bu yana hep susmuş ve en sonunda bu durum onu uçurumun kenarına kadar getirmişti. Türk Milleti'ni Anadolu'dan silme projelerinin mimarları uçurumun kenarına gelen Türk Milleti'ne son tekmeyi basacak ve arkasına yaslanarak emperyalist senaryoyu izlemeye koyulacaktı ama emperyalistlerin hesap edemediği gelişmeler oldu. Türk Milleti ayağa kalktı ve o şanlı Osmanlı tokadını hasımlarının suratına çaktı. Türk Milleti'nin tanka, topa, tüfeğe karşı verdiği şanlı mücadele tıpkı İstiklal Marşımızın o iki kıtası gibi.

Garb'ın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar;

Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.

Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,

''Medeniyet!'' dediğin tek dişi kalmış canavar?

 

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;

Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.

Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın...

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

 

 

15 Temmuz gecesi verilen şanlı mücadeleyi en güzel anlatan cümleler Yenikapı'daki Demokrasi Mitingi'nde konuşan MHP Lideri Devlet Bahçeli'ye ait. Ne demişti Devlet Bahçeli?

"Tanı ağarmayan zifiri geceye mahkum etmek istediler, itiraz  ettiniz. İradenizi çalmak istediler, red ettiniz. Yeri geldi tankın önüne  yattınız. Yeri geldi kurşunların üzerine tıpkı gül bahçesine girercesine  yürüdünüz. Ateşe, kine, nifaka kafa tuttunuz, ihanete bu aziz vatanı dar  ettiniz. Çünkü siz Türk milletisiniz. Çünkü siz Türkiyesiniz. Sizler büyük bir  ecdadın, muazzam bir tarihin mirasçılarısınız."

Devlet Bahçeli'nin bu güzel sözleri bana bu sefer büyük şairimiz Hüseyin Nihal Atsız'ın o güzel şiirini hatırlatıyor.

Dilek yolunda ölmek Türklere olmaz tasa,
Türk’e boyun eğdirir yalnız türeyle yasa;
Yedi ordu birleşip karşımızda parlasa
Onu kanla söndürüp parçalarız, yeneriz .


Biz Tufanı yarattık uyku uyurken batı,
Nuh doğmadan kişnedi ordularımızın atı.
Sorsan şöyle diyecek gök denilen şu çatı:
Türk gücü bir yıldırım Türk bilgisi bir deniz.


Delinse yer, çökse gök yansa kül olsa dört yan,
Yüce dileğe doğru yine yürürüz yayan.
Yıldırımdan tipiden kasırgadan yılmayan,
Ölümlerle eğlenen tunç yürekli Türkleriz.


 

Kimse kusura bakmasın. 15 Temmuz gecesi verilen bağımsızlık mücadelesine de, günlerce meydanlarda tutulan demokrasi nöbetlerine de, Yenikapı'da oluşan birlik ve beraberlik tablosuna da milliyetçilik denir. Milliyetçiliğin, milleti bir kez daha yok olmaktan kurtarmış olması görünmüş olunacak ki ülkeyi fabrika ayarlarına döndürmekten, kurucu ilkelerden bahsediliyor.

 

Bu ülkenin temellerinin Türk Milliyetçiliği üzerine kurulmuş olması anlaşılmış olacak ki 15 Temmuz öncesi ve sonrası gerek cumhurbaşkanı gerek başbakan gerekse de hükümet yetkililerinin Türklüğe, Cumhuriyete ve Atatürk'e bakış açısı noktasında en azından sözlerinde de olsa büyük bir değişim söz konusudur. Ben 15 Temmuz öncesi bu cenahta hiç Türk Milleti sözü duymadım ya da çok çok nadir ifade edilmiştir ki kayda değer bulmadım. Örnek vermem gerekirse; geçen sene 30 Ağustos'da bayram kutlamalarını izliyordum. Sıra Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasına geldi. Dedim kendi kendime bu büyük milli günde bir kez de olsa belki Türk Milleti der. Ama olmadı, hep aziz milletimiz diyen Erdoğan bu millete Türk Milleti diyememişti. Gereksiz yere bütün etnik unsurları sayıp biz tek milletiz diyen Erdoğan o tek milletin adını söyleyememişti. 15 Temmuz sonrası durum çok farklı oldu. Erdoğan halkı sokağa çağırırken Türk Milleti dedi. Başbakan, biz tek milletiz bu da Türk Milleti'dir dedi. Hükümetin çeşitli yetkilileri de Türk Milleti demeye başladı. İnşallah böyle devam ederler. Aslına bakarsanız Türk'ün kurduğu ülkede Türk'ün başına getirdiği kişinin Türk demesine sevinmek bile abesttir ama durum bu, ne yapalım? Bu yöneticilerimizin Türklük alerjisi vardı, inşallah geçmiştir.

5000 yıllık şanlı maziye sahip bu millet birileri Kürt'üm, Laz'ım, Çerkez'im diyecek diye Türklüğünden vazgeçemez. Bütün etnik unsurlarıyla bu topraklarda yaşayan halka kökenine bakmadan Türk demek zorundayız. Şu var bu da var ama demek milleti bölmekten başka bir şeye hizmet etmez. Unutulmamalıdır ki çözüm sürecinde PKK'lılar istiyor diye dağdan taştan silinen Ne mutlu Türk'üm diyene sözleri vatan tehlikeye düştüğünde vatandaşın darbecilere karşı attığı slogan olmuştur.

Cumhurbaşkanının ve özellikle de başbakanın Atatürk ve Cumhuriyet konusunda her konuşmalarında yaptıkları haklı vurgulamaları da es geçmemek lazım. Özellikle de Başbakan Binali Yıldırım'ın Kemalist'ten, Atatürkçü'den darbeci olmaz sözü de çok önemlidir. Unutulmamalıdır ki Balyoz ve Ergenekon gibi kumpas davalarında Atatürkçü askerler subaylar darbeci iftirasıyla tutuklanmıştı. Başbakan; Atatürkçü, vatansever, milliyetçi düşünceye sahip olan askerlerin FETÖcü işgale karşı koymasını görmüş olacak ki haklının hakkını teslim etme gereği duymuştur. Dolayıyla ben cumhurbaşkanı ve hükümet için Türklük, Cumhuriyet ve Atatürk noktasında 15 Temmuz'un bir milat olduğunu görmekteyim. Temennim de bu yolda devam etmeleridir.

Hasan SAĞLAM