ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan Kongre'ye 17 Mart'ta cevaben gönderdiği mektup, Biden yönetiminin Türkiye'ye yeni nesil F-16 satışının Amerikan çıkarlarına uygun olduğu ve NATO'yu güçlendireceği görüşünü kayda geçirmesi açısından önemli görülüyor. Ancak diplomatik kaynaklar, mektubun Kongre'de yaratacağı etki konusunda temkinli olunması gerektiğini, başta S-400'ler ve insan hakları olmak üzere Kongre onayı önündeki zorlukların devam ettiğini kaydediyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Yasama İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Naz Durakoğlu tarafından Temsilciler Meclisi Üyesi Frank Pallone'ye 17 Mart'ta gönderilen mektup, 6 Nisan günü Reuters ajansı tarafından haberleştirildi ve böylece kamuoyunun gündemine geldi.
Mektubun, Biden yönetiminin, 24 Şubat'ta Rusya'nın Ukrayna'yı işgale başlaması sonrası Türkiye'nin oynadığı role dikkat çekerek, F-16 satışına ilişkin görüşünü kuvvetlendirme amacında olduğu değerlendiriliyor.
Türkiye asıllı Amerikalı diplomat Naz Durakoğlu'nun imzasını taşıyan mektup, Frank Pallone tarafından ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken ve Savunma Bakanı Lloyd Austin'e 4 Şubat'ta gönderilen mektuba yanıt niteliğinde.
Aralarında Cumhuriyetçi ve Demokrat üyelerin de bulunduğu 53 Kongre üyesinin imzaladığı mektupta, Rusya'dan alınan S-400 hava savunma sistemi ve insan hakları ihlalleri nedeniyle Türkiye'nin talep ettiği 40 yeni F-16 ve 80 adet modernizasyon kiti satışının reddedilmesi çağrısı yapılıyordu.
Türkiye, Eylül 2021'de F-35 programından resmen çıkartılmasının hemen ardından NATO'nun güneydoğu kanadını da koruyan hava kuvvetlerinin zafiyete uğramaması için ABD'den 40 adet Blok 70 F-16 almak istediğini, mevcut filolarında yer alan savaş uçaklarını modernize etmek için de 80 adet kit almak istediğini ABD'ye bildirmişti.
Biden yönetiminin, talebe olumlu baktığı ancak satışın gerçekleşmesi için Kongre onayı gerektiğini Ankara'ya ilettiği ve Kongre'nin her iki kanadındaki Türkiye karşıtı bakışın değişmesi için S-400 sorunun çözümü ve insan hakları konularında atılacak adımların etkili olacağı mesajını ilettiği kaydedilmişti.
Mektupta verilen önemli mesajlar
Dışişleri'nin dikkatli bir dille yazılan cevabi mektubunda hem Amerikan Kongresi hem de Türk hükümetine verilen önemli mesajlar dikkat çekiyor. Kongre üyelerine, Türkiye'nin izlediği politikalarla ilgili kaygılarının paylaşıldığı ve gerekli uyarıların Türk hükümetine yapıldığı kaydedilirken, NATO'nun ikinci büyük ordusuna sahip Türkiye'nin 24 Şubat sonrası Ukrayna Savaşı'nda oynadığı rolün altı çiziliyor.
"Türkiye'nin Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne desteği ve savunma ilişkilerindeki işbirliği bölgedeki kötücül etkiye karşı önemli bir caydırıcıdır," değerlendirmesi yapılan mektup, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmasının ardından değişen jeopolitik gereksinimlere atıfta bulunuyor.
Mektupta, F-16 satışına ilişkin Washington yönetiminin olumlu görüşünü yansıtması açısından şu ifadeler dikkat çekiyor:
"Yönetim, yine de, NATO ittifakının uzun vadeli bütünsel kapasitesi çıkarlarının yanı sıra ABD'nin Türkiye ile uygun savunma sanayi ilişkileri ile desteklenen ulusal güvenlik, ekonomik ve ticari çıkarları olduğuna inanmaktadır."
Mektup aracılığıyla ABD, Türkiye'ye S-400'lere sahip olmaması uyarısının yanı sıra Rusya'dan başka silah alması durumunda mevcut yaptırımların ötesinde cezalandırıcı önlemlerin yaşama geçirileceğini kayda geçiriyor.
Ayrıca F-16 satışının mevcut prosedürler uyarınca Kongre'nin onayını gerektirdiğini, onay sürecinin Dışişleri Bakanlığı'nın Türkiye ile yapılacak görüşmeler sonunda satışı uygun bulması durumunda başlatılacağı da anımsatılıyor.
Teknik görüşmeler sürüyor
ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Kongre'ye mektubu, Türkiye ile ABD arasındaki F-16 görüşmelerinin teknik boyutta sürdüğü bir döneme denk geldi.
İki ülke yetkilileri arasında 2021 yılının Aralık ayında başlayan görüşmelerin yaz aylarında tamamlanması ve sonbahardan itibaren Kongre onayına hazır hale getirilmesi öngörülüyor.
40 adet yeni savaş uçağı ve 80 modernizasyon kitini kapsayan F-16 görüşmelerinin yoğun ve ayrıntılı bir müzakere gerektirdiği her iki taraftan da dile getiriliyor.
Türk-Amerikan ilişkilerinde son dönemde gözlenen normalleşmeye paralel şekilde artan diyalog kapsamında hem sorunlu alanların gözden geçirilmesi hem de F-16 satışı ile Türkiye'nin F-35 programından çıkmasının hukuki ve mali etkileri daha olumlu bir ortamda ele alınmaya başladığı kaydediliyor.
Kongre nasıl etkilenir?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 31 Ekim 2021'de Roma'da görüştüğü ABD Başkanı Joe Biden'a Demokrat Parti'nin Kongre'deki çoğunluğunu anımsatarak Beyaz Saray'ın bastırması durumunda F-16 satışı için gerekli onayı alabileceğini söylediğini, Türkiye basınına yaptığı açıklamalarla kayda geçirmişti.
Ayrıca Ankara, son dönemde İsrail ve Ermenistan ile sürdürülen normalleşme süreçlerinin ABD Kongre'sinde ağırlıkları bilinen Yahudi ve Ermeni lobisinin karşı kampanyasını önlemek açısından önemli olacağını düşünüyor. Buna ek olarak eski bir senatör olan Ankara Büyükelçisi Jeff Flake'in de özellikle Kongre ile ilişkilerinin önemli bir katkı sağlayacağı da yapılan değerlendirmeler arasında.
Mevcut Amerikan Senatosu'nda Cumhuriyetçiler ve Demokratların 50'şer üyesi var. Demokratlar, oylamada eşitlik olması durumunda oy kullanma hakkı olan Başkan Yardımcısı sayesinde Senato'da üstünlük kurabiliyorlar. Ancak Kasım 2022'de yapılacak ara seçimlerde, Demokratlar Senato'nun kontrolünü yitirebilir.
Bu tabloda, Türkiye'ye ilişkin bir oylamanın nasıl sonuçlanacağı konusunda diplomatik kaynaklar temkinli bir dil kullanmayı tercih ediyorlar. ABD Dışişleri Bakanlığı'nın mektubunun yönetimin F-16 satışı konusuna olumlu tavrını yansıttığı ancak bunun Kongre'deki olumsuz havayı tamamen değiştirecek bir etki yaratması konusunda beklenti yaratılmaması gerektiğini belirten kaynaklara göre, Ankara'nın S-400'ler ve insan hakları konularında atacağı adımların daha belirleyici etkisi olacak.
Bu unsurlar, ABD'nin üst düzey diplomatları Wendy Sherman'ın 5 Mart'ta Victoria Nuland'ın da 4 Nisan'da Türkiye'ye yaptıkları ziyaret sırasında dile getirilmişti. Her iki diplomat da Türk basınında yer alan açıklamalarında, S-400 sorununun çözümü ve Türkiye'nin insan hakları konusundaki olumsuz sicilini düzeltmesi gerektiği mesajlarını vermişlerdi.
Nuland, yeni kurulan Türkiye-ABD Stratejik Mekanizması'nın güvenlik ve savunma gibi alanların yanı sıra "insan hakları ve sivil toplum alanlarında ilişkileri tahriş edici" konuları da ele alacağını dile getirmişti.