Yine birileri birilerini dövmüş.. Bakalım bakalım niye dövmüş, nasıl dövmüş!
Geçen bir yazısının altına yapılan yorumları okurken gözüme çarpan “iyi ki birbirinizle evlenmişsiniz, yoksa başka iki insanın hayatını karartacaktınız..” şeklinde çok isabetli bir yorum okuduğum gazeteci bozuntusu bir çiftin kadın şeklindeki versiyonunun bu sopalama olaylarını haber ettiği yazısını okuyorum da.. Misyonuna yakışır şekilde tam da şöyle anlatmakta meseleyi;
“Perşembe akşam üzeri ülkücü kökenli avukat Afşin Hatipoğlu, Cuma sabah saatlerinde yine ülkücü kökenli, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, öğlen ise İYİ Parti’ye çok yakın gazeteci Orhan Uğuroğlu evlerinin önünde saldırıya uğradılar.
Bu saldırılar, barış iklimimizin altını dinamitleyen çok vahim bir tabloyu işaret ediyor.
Öte yandan mevcut ülkücüler ve eski ülkücüler arası bir iç hesaplaşma mı var sorusu ister istemez akıllara geliyor.” ...!!!!
Sonra da yine aynı yazısında, aynı elden icazetli elemanlar olarak mağdurla yaptığı konuşmaya yer veriyor ve karşılıklı elbirliği ile şu şekilde hizmet ediyorlar misyonlarına;
“Özdağ şöyle devam etti: “Ben ülkü ocaklarından geliyorum Nagehan Hanım, buraların işleyişini bilirim. Devlet Bahçeli’yi hedef alan sözlerimden sonra beni hedefe koydular. Semih Yalçın’ın sözlerini görmüşsünüzdür. Böyle bir saldırı talimatla olur..”.” ...!!!!
Görüyorsunuz değil mi oyunları, oyanları, maksatları ve varılmak istenen hedefi!
Anlıyorsunuz değil mi şeytan aklının baş düşmanını.. Yani sizleri, yani bizleri, yani bayrakçı, vatancı, milliyetçi “Ya istiklal ya izmihlal” aklının neferlerini..
Anlayın arkadaşlar anlayın. Devir kötü, ince düşünüp hep birlikte iyi anlamalıyız!
Davutoğlu’da çıkmış, ezberden namelerle kendisinin de inanmadığı bir şeyler mırıldanmakta;
“Türkiye'nin en tanınmış siyasetçilerinden birine, FETÖ konusunda en kapsamlı siyasetçiye saldırı olmuşsa biz buna siyasi terör deriz. Ülkedeki olumlu olumsuz her gelişmeden sorumlu kişi Cumhurbaşkanı Erdoğandır. “ ...!!!!
Allah Allah..!!!
Senin kafana vurulan odun benim bir işime yaramıyor ki sayın Davutoğlu. Ama içimizden iki akıllı çıkıp “oh olsun..” derse senin ve sana yön veren iblis aklının işine o zaman yarayacak değil mi. Şeytani hesaplar her zaman bu ve benzeri durumlar üzere kurgulanmıyor mu!
O zaman sayın Davutoğlu, fail arıyorsan ki sen benden çok daha iyi biliyorsun bu işleri; direkt Özal’ın, Yazıcıoğlu’nun, Kahveci’nin, Mumcu’nun, Hablemitoğlu’nun.. yani yanı, yönü, siyasi görüşü farketmeksizin bu şeytani düzene bir şekilde çomak sokanların faillerine bakacaksın.. yani sana ve senin gibilere icazet verip yola koyanları sorgulayacaksın. O zaman ulaşırsın hem faile hem doğru adrese de hem işine gelmez, hem de.....!
Bir de;
“Siyasi partiler aradılar, açıklama yaptılar hepsine teşekkür ediyorum. Liderleri bazında açıklama yapmayan iki parti var.
Ne Sayın Cumhurbaşkanı ne de Sayın Bahçeli bu alçakça saldırıyı kınayan bir açıklama yapmadılar.” demişsin ya.. bu da benim işaret ettiğimle birebir örtüşmekte zaten.
Taziye evine ilk fail gidermiş. Sizin meselenizde de vuku bulan üç aşağı beş yukarı aynı durum.
Liderler bazında sizinle aynı şeytan elinden icazetli olmayan ve dolayısıyla bu tür kaotik işlere kesinlikle dahli olmayacak olan yegane liderler sayın Bahçeli ile sayın Erdoğan. O zaman size yön veren ortak aklın yazıp oynattığı oyunlara da itibar etmemeleri normal ve doğal.
Siz, İp e sapa gelmezlerden Deva umup yalancı Saadet umuduyla sahte Gelecek pazarlayanlar olarak kendi aranızda çözeceksiniz bu tür meselelerinizi. Önce birbirinizin kafasına odun vuracaksınız, sonra araşıp, çiçekleşip, jestleşeceksiniz ve bize düşen sadece hanginizin meşe odunu hanginizin gürgen dalı kullandığını takip edip, hiç bir şekilde meselelerinize taraf olmamak olacak. Budur makul ve olması gereken değil mi!
Arkadaşlar, hepimizce görülen, duyulan ve az detaylı düşününce anlaşılanlar üzere 2021 yılı hem şerde hem hayırda sıcak ve hızlı geçecek gibi!
Önümüzdeki günlerde, şu an yaşanan durum gibi fuzulilere fuzuli dayak atmalar ve benzeri suikast vari şer olaylar mütemadiyen gündemimizi meşgul ederken işin hayır kısmı olarak da bu tür olaylar debreştikçe, başkanlık sistemiyle kırılganlığı azalmış, Cumhurla taçlanmış dirayetli yönetim sistemi karşısında, seksen yıl öncesinden gümümüze kadar iç dinamiklerimize ağlarını titizlikle örmüş olan şeytan aklındaki çözülmeler hızlanacak, her oyuna etkili bir karşı hamleyle cevap veren Devlet aklının kudreti ve dirayeti şeytan uşaklarındaki korkuyu ve paniği perçinleyip, o telaşla hata üstüne hata yaptırıp hem en gizlilerinin deşifre olmasına hem de detaylı bir temizliğe vesile olacak diye düşünüyorum.
Buradan sesimi duyan Ayyıldız aşıklarına, pırıl pırıl gençlerimize seslenmek istiyorum. Şimdi bunlar; gerek gündemi meşgul eden bu tür vurdu kırdı olaylarla olsun, gerek sosyal medyada günbegün açılan bölücü, kışkırtıcı gündemlerle olsun, gerek rektörle, dekanla, tabip odası, baro başkanıyla olsun bizleri gerip gerip sokaklara çekmeye çalışıyorlar arkadaşlar ve şunu unutmayın; dünya tarihinde bugüne kadar sokaklarda kazanılmış bir hak, bir başarı yoktur. Canlı canlı görmekteyiz etrafımızdaki, halkları sokaklara dökülmüş ülkeleri!
Sokaklar karışıklık demektir, sokaklar keşmekeşlik demektir ve dolayısıyla kaos demektir, kriz demektir, önü alınamaz, sonu görülemez uçsuz bucaksız büyük sorunlar demektir.
Teşbihte hata olmasın, gençlere kötü örnek olmak istemem ama aklıma daha oturaklı başka bir örnek gelmedi, idare edin..:)
Nasıl ki okey veya o türden başka bir oyun oynarken el bitince taşları iyice karıştırıp tekrar diziyorsun, bu sokak işide aynen böyledir.
Sadece bizde değil, tüm dünyada böyledir. Dünyaya yön verme gayesi güden şeytan aklının bir coğrafyada işler istediği yönde gitmeyince o eli bitmiş sayarlar ve işin içine bu ve benzeri, türlü türlü enstrümanlar sokarlar.
Her coğrafyanın yumuşak karnına göre ufak büyük tezatlıklar yakalarlar ve iç işbirlikçilerinin maharetiyle o meseleleri büyütür-büyüttürür, fındık kabuğunu doldurmaz tefrikalarla kavgalar çıkarır ve gerek o tataftan gerek bu taraftan hedef coğrafyanın en bıçkın, en heyecanlı, en kanı kaynayan gençlerini sokaklara döküp birbirine kırdırırlar. O hengamede ölen ölür, işler içinden çıkılamaz hale bürününce de daha farklı enstrümanlarını devreye sokarlar ve sokaklarla uğraşırken yorgun düşmüş Devlet yönetiminin en bitkin halinde cebren yönetime el koyar ve sokaklarda ölmeyip sağ kalanları zindanlara atar, sonra duruma göre bir sağdan bir soldan asıp kafalarına göre denge yaparlar. Onlar taşları istedikleri gibi oturtup sistemi istedikleri doğrultuda tekrardan dizayn eder ve senin burnunda, bugün aykırı düştüğün ama belki on sene sonra aynı safta yer alacağın kardeşinin kanının kokusu halâ buram buram tüterken veya bayrağı ne bir metre yukarıya ne bir metre aşağıya taşıyabilmiş bir mücadelenin sonunda mezarda veya hapiste yatarken baş şeytanlar okyanusların ötesinde purolarını yakar, keyifle maharetini seyreder ve kardeşi kardeşe düşürüp şeytandan bir madalya daha alabilmiş olmanın hazzını duyup, vakaretini yaşarlar.
Bu ülkede sekiz kişiye bir bilinçli hain, seksen kişiye bir dış odaklı ajan düşer arkadaşlar.. Her zaman bu şuurla hareket edin ve yarın bir gün sizi vurduya kırdıya kurguya teşvik edip sokakları gösteren otuz yıllık can ciğer abinizde olsa sorun, sorgulayın, kurgulayın ve asla ve asla oyuna gelmeyin.
(Lafı daha uzattırmayın bana:)) O kadar lafın özeti şu iki cümle büyük sözüdür;
“Hepiniz birer Türk Bayrağı'sınız. Bayrağı lekelemeyin, kirletmeyin yere düşürmeyin..”
Başbuğ Türkeş.. rahmetle ve minnetle.
Allah Devletimize zevâl vermesin. Amin