YÜKSEL TÜRK!
Toplumların gelişmişlik düzeylerinin bir anda yükselmesi, bir anda namının tüm dünyayı sarması zor bir meseledir. Hiçbir ülkenin elinde sihirli bir değnek olmadığına göre aşama aşama gerçekleşebilecek bu başarı; ancak ve ancak hiç durmadan yükselme isteğinin bir sonucu olabilir.
Türk Milleti en son Osmanlı Devleti’nin yükselme döneminde yani cihan hakimiyetinin gerçekleştiği o parlak dönemde gücü dünya ölçeğinde zirveye çıkmıştır. Çünkü o dönemde güç kılıçtan, bilek gücünden, cengaverlikten, mertlikten elde ediliyordu. Ancak gücü elde etmenin yönteminin kılıçtan, bilim ve teknolojiye geçmeye başladığı dönemde Osmanlı bu yolu takip edemedi dolayısıyla güçten düştü ve en sonunda da yıkıma uğradı. Yok olmaya doğru giderken son bir sıçramayla Türk Milleti, Cumhuriyeti'ni kurdu. Yeni düzenini kuran Türk Milleti yükselme konusunda ise işini henüz tamamlayamamıştır. Aslında Türk Milleti hep yükselmek istemiştir ama onun kuyusunu kazmak isteyenler hep paçalarından tutarak onu aşağı çekmiştir. Türk Milleti’nin düşmanları başarılı da olmuştur. Çünkü medeniyet yarışında bize göre daha az sürede daha başarılı işlere imza atan milletler olmuştur. Türk Milleti’nin yükselmesini istemeyen Türkiye’yi medeniyet yarışında oyalamak, geriye götürmek ya da hiç olmazsa yerinde saydırmak isteyen güçlerin oyunları 15 Temmuz 2016’da bu sefer başarılı olamamıştır. Ancak o süreç bize dostu da düşmanı da daha belirgin bir şekilde karşımıza çıkarmıştır. Toplumsal uzlaşının, vatanseverliğin ve milliyetçiliğin yükseldiği bu ortamda artık millet olarak yükselme işini daha hızlı yapacak azimde olmalıyız. Türk Milleti’nin kendine güveni gelmiş, damarlarındaki asil kanı tekrar keşfetmiştir. Toplumunun muasır medeniyetler seviyesini ulaşmasını hedefleyen Mustafa Kemal Atatürk'ün de, çağlar üzerinden sıçramaktan bahseden Alparslan Türkeş'in de hedefi budur; yükselmektir.
Yükselmek için herkes işinin en iyisini yapmakla yükümlüdür. Yükselmek her konuda iyi olanı yapmakla, mükemmel olanı istemekle gerçekleşecektir. Çiftçi, işçi, memur, asker, polis, mühendis, müteahhit, doktor, avukat, din insanı, bilim insanı, çoban, gazeteci vs. hangi meslekten olursak olalım, hangi işi yaparsak yapalım, işimizin en iyisini yapmak zorundayız. Bunu hem kendimiz hem de ülkemiz için yapmalıyız.
Yükselmek için elbette sağlam temellere oturmak da gerekir. Devletin temeli yasalardır, hukuktur. Vatandaşın adalete güveni tam olmalıdır. 15 Temmuz 2016 sonrası yargıdaki temizlik artık yasalarda da gerçekleşmelidir. Nasıl eski yönetim sistemi artık ülkemize uymadı ve cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi getirdiysek diğer aksayan yönlerimiz için de günün şartlarına uygun yasal ve anayasal değişiklikleri gerçekleştirmeliyiz. Kargaşa yaşayıp yok olan devletlerden değil çağın gereklerine göre düzenleme yapan ve ayakta kalan devletlerden olmalıyız.
İşin başı her zamanki gibi eğitimdir. Toplumun yükselmesi için ilk yapılması gereken bozuk olan eğitim sistemimizin düzeltilmesidir. Her yağmurda göle dönen sokaklardan kurtulmak istiyorsak önce bunu artık kanıksamayan ve bundan nefret eden bir toplum yaratmalıyız ki bu ancak eğitimle olur. Sürücülerin sarı ışık yanar yanmaz kornaya basmadığı, yolda karşılaşanların bağıra çağıra konuşmadığı, işini gördürmenin yolunun rüşvetten geçmediği, iddia bayilerinden daha çok kitapçıların olduğu mahalleler görmek istiyorsak, caddelerimizde batakhanelerden daha çok müzeler, fikir ve sanat ile ilgili yerler görmek istiyorsak bunun yolu eğitimdir.
Yükselmek konusunda en büyük görevlerden biri elbetteki aydınlarımıza düşmektedir. Ülkenin aydınları milletini aydınlatmakla yükümlüdür. Aydın ve halk arasında sıcak ilişkiyi kurmadıkça yükselme de olmayacaktır. Burnu havada olan takliti, medeniyet sanan, kalemini parayla satan hainlerden aydın olamayacağını da milletimiz anlamalıdır. Çünkü aydın milletin beynidir. Milli ruhu güçlendirme görevini yapmayana aydın denilemez. O aydın denen kişi milli ruhtan mahrum yetişmiştir ki böyle mankurt olmuştur dolayısıyla ondan milli ruh aşılama gibi bir beklentimiz olamayacaktır. Milletin fertlerini milli ruhtan, milli şuurdan mahrum yetiştirmek tarlayı boş bırakmaya benzer, boş bırakılan tarlada diken de biter, tarla bataklığa da döner.
Yükselme, milletçe birlikte olmaktan geçer. Birlikten kuvvet doğar atasözü boşuna ortaya çıkmamıştır. Geniş bir alana yayılan güneş ışınını bir mercek yardımıyla tek bir noktaya odaklarsak bir kağıdı tutuşturabiliriz.
“Yüksel Türk! Senin için yüksekliğin hududu yoktur. İşte parola budur.”
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
YÜKSEL TÜRK!
Paylaş