BİZ YENİ BİR HAYATIN ACEMİLERİYİZ

Günlerdir sürekli eleştiriyoruz.
Eleştirdiklerimiz çok uzaklarda değil; kendimiz, yakınlarımız.

10 Nisan Cuma akşamı sokağa çıkma yasağı belli olduktan sonra koşa koşa sokağa çıkanlar bile başkalarını eleştiriyor. Hem kendini temize çıkarıyor hem de cevap hazır: Benimki acildi…

Cuma akşamının bir hikayesi var, her olayın olduğu gibi… Bir hazırlanış süreci ve oluşma zemini… İki günlük bir sokağa çıkma yasağının halkı nasıl sokağa döktüğünün ön gösterimlerini daha önce izlemiştik. 15 Temmuz ve daha öncesinde...

Değişim...
Toplumlar değişiyor, adetler, hayaller, idealler…

Türk insanı ne Çanakkale’de tek öğünle savaşan ne Milli Mücadele döneminde vatanını savunurken hayatını bir kenara bırakan, ne yeni devletinin atılımları uğruna kendi rahatından vazgeçen, ne Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra ambargolara direnen toplum…

Bizim dönemimiz, birlikte mücadelenin ne olduğunu öğrenecek bir tecrübe yaşamadı. Biz refahın ve ben merkezli yaşamların başlangıcıyız sanırım.

Marketlerden stok yaparken, onun fazladan aldığı malzemenin birinin almasına engel olacağını ve zor durumda kalacağını bilmiyor mu? Gayet iyi biliyor. Bir arkadaşımız bahsetti. Babası iki paket makarna alması gerekirken, neden bir paket aldın diye soranlara. Stokçuluk yapıyor sanmasınlar diyor…

Biz artık biz değiliz. Beniz… Bireysel yaşam, refah seviyesi… Bütün değerlerin önüne geçiyor. Kapitalizmin düzeni işliyor. Halka refah yaratan ve kendi düzenini yürüten herkesin mutlu olduğunu sandığı, müthiş refah!

Batının yüz yıl önce yaşadıklarını biz bugün yaşıyoruz. Muhtemelen İsveç’te yüz yıl önce böyle bir hayatı yaşamıyordu. Önüne geçilemez değişim her şeyi değiştiriyor.

Ramazanlarda emeksiz, hikayesiz, cansız ama lüks mekanlarda yaptığımız iftarlar, kapalı güvenlikli lüks sitelerin duvarları arasına hapsolmuş çocuklar.

Türkiye değişiyor. Kahramanı biziz bu sefer bizzat kendimiz. 1960’lı yılları yaşayanlardan hiçbiri ki iki gün ekmeksiz kalmaktan korkmaz. Biz bir saat elektriksiz kalırsak yer yerinden oynar.

Medeniyet denilen tek dişi kalmış canavar, bütün değerleri yutarken direnmek çok zor. Ne yeni dönem suçlu ne eski dönem. Değişimin acıları bunlar galiba…

Bayramlarda güneyde yapılan tatiller, unutulmuş komşuluklar, aranmayan yaşlılar, en ufak bir sıkıntıda oluşan bankamatik sıraları, bunlar geçtiğimiz cumanın ön gösterimleri değil miydi sanki?

Sonucu çok kötü olacak olmasına rağmen, korkulan virüsü kapma ihtimali veya yayma ihtimali olmasına rağmen bu denli tehlikeyi göze aldıran neydi? Bireysel refah…

Özel durumları ayırarak konuşmakta fayda var tabi. Yeni dönem… Hayallerin, mücadelenin, ortak acıların, ortak sevinçlerin değil, bireysel refahın dönemi… Kapitalizmin istediği müthiş dünya düzeni... Suçlusu da suçsuzu da olmayan bambaşka bir hayat...

Büyüklerimiz muhtemelen şairin dediği gibi: “Biz yeni bir hayatın acemileriyiz” diyorlar muhtemelen bizim ileride diyeceğimiz gibi…