Milliyetçi Hareket Partisi Adapazarı İlçe Başkanı Recep Usta, ABD hükümetinin sözde Ermeni Soykırımını tanıması üzerine basın açıklaması yayınladı. Başkan Usta'nın açıklaması şu şekilde:

"Avrupalıların XVII. Yüzyıldan başlayarak Osmanlı Devleti’nin iç işlerine daha fazla müdahale edebilmek adına ‘Şark Meselesi’ ifadesini kullanmaya başlamasıyla ve özellikle de 93. Harbi sonrası Rusların Ermeni halkı için Osmanlı Devleti’nden hak talep etmesi ile başlayan; günümüze de “Ermeni sorunu”, “tehcir” ve “soykırım” gibi asılsız ve haksız isimlerle gelen olay Milli Mücadele ile son bulmuş ve çözüme kavuşmuştur.

Dünya harbine daha girmeden Balkan savaşlarında gelen yenilgi ve istikrarsızlık dönemini fırsat bilen, Sözde Millet-i Sadıka olan Ermenilerin, bulunduğu her alanda kendi yaptıkları katliamlar aslında soykırımın zirvesidir.

1915 yılı öncesi Hınçak ve Taşnak sütyun çetelerinin Türklerin yoğunluklu olduğu bölgelerde başlattığı kademeli saldırı ve yıpratma çalışmalarını bilmemiz gerekir. Soykırım yaptığımızı iddia eden Ermenilerin kendilerinin katlettiği bölge halklarının sayısının üç milyona yakın olduğu bilinmektedir. Devlet arşivleri başkanlığında halkın dahi ulaşımına açılmış bilgi ve belgelerde bunların resmi kaydını görmek mümkündür.

Özellikle; Erzurum, Sivas, Hatay Dörtyol ve Diyarbakır çevresindeki halka kademeli suikastlar yapmaları hem milleti hem de devleti yıldırmıştı. Bu durumda bile düzelebileceklerini düşünerek sadece bölge jandarma müdahaleleri ile geçiştirilen olayların artması üzerine 1915 yılında İttihat ve Terakki hükümeti dâhiliye nazırı olan Talat Paşa bir hükümet kararı ile tehcir (zorunlu göç) kanunu çıkartılmasını uygun gördü. Bu karar alındıktan hemen sonra, dünyada örneği görülmemiş bir düzen ve titizlikle yaklaşık sekiz yüz bin Ermeni, Suriye ve Irak’ın kuzeyine yerleştirildiler.

Tarihin hiçbir döneminde taraflı veya tarafsız hiçbir kaynakta hiçbir Türk devletinin soykırım vb. bir olayla ilişkilendirilemediği bilindiği halde günümüzde özellikle artan tazyikle “Türk devleti soykırım yaptı!” yalanı; geçmişleri soykırım ve insanlık suçlarıyla dolu malum devletler tarafından sürekli olarak bizlere sallanan bir kırbaç halini almıştır.

1071 Malazgirt Savaşı sonrası Sultan Alparslan'ın Diyojen'e gösterdiği ihtimam, Fatih Sultan Mehmet Han'ın İstanbul'un fethinden sonra Bizanslılara gösterdiği tavır; Elhamra Kararnamesi ile İspanya'yı terk etmek zorunda bırakılan Yahudilere kucak açıp üstelik Kemal Reis komutasında Osmanlı donanmasını İspanya'ya göndererek, 150 bin Yahudi'nin güvenle, Osmanlı topraklarına ulaşmasını sağlayan 2. Bayazıt’ın şefkati; ecdadımızın gurur abidelerinden bazılarıdır.

Şanlı Türk tarihinin bu ve daha pek çok alicenaplıklarla doluyken; Kızılderililerin soyunu kurutan ABD, sistematik zulümlerle milyonlarca soydaşımızı yerinden eden Rusya, Cezayir'de tecavüz edilmedik kadın bırakmayan Fransa, kazanlarda canlı canlı Yahudi yakan Almanya, İtalyan faşizminin korkunç yüzü Mussolini ile sayısız katliam ve insanlık suçu işleyen devletlerin bizi soykırımla suçlamaları hem çirkin bir algı hem de hezeyandır.

Bilinmelidir ki ne Biden'in basit iftirası ne de diğerlerinin ayak oyunları bu aziz milletin tarihine leke süremeyecektir.

Tüm belgeleriyle herkese açık olan bu süreci tüm gerçekliğiyle öğrenmektense sürekli iftira atan bu “yavuz hırsızlar" elbet bir gün tarihin önünde unvanları önlerine eklenecek “iftiracı" ve yalancı damgalarıyla tarihin karanlık çukuruna yuvarlanacaklardır.

Bizden görünüp ilk fırsatta bize silah çeken, namusumuza el uzatan, kadim kardeşlik duygumuza kasteden bu hainlere hadlerini bildiren ve bunlara hiç hakketmedikleri kadar naif bir şekilde yaklaşan başta Talat Paşa’ya ve Cemal ile Enver Paşalara yine bu süreçte katledilen tüm şehitlerimize Cenab-ı Allah'tan rahmetler diliyorum..."