Ülke ve dünya açısından kadın ve çocuklara karşı davranışlarımızla alakalı sokağa çıkamaz/çıkmamamız gereken bir vaziyetteyiz. Sebebi her geçen gün yeni bir şiddet, taciz, tecavüz olayının yaşanması.
En son Küçükçekmece’de yaşananlar:
Ya bizi al ya bu dünyayı batır Allah’ım!
Hayat dayanılmaz oldu dedirtecek bir hale koydu hepimizi.
Dünyanın en güzel ve anlamlı bayramlarından 23 Nisan Çocuk Bayramı’nı kutladığımız bu günlerde yüreğimizi burkan bu olay, toplumda bu tarz suçlar için, kanunlarda düzenleme ile caydırıcı cezalar getirilmesi noktasındaki beklentiyi tekrar gündeme getirdi.
Kadına, çocuğa yönelik şiddet olaylarında ve terör suçlarında başta idam olmak üzere her türlü ağır cezanın uygulanması, yüce Allah tarafından da müsaadesi verilmiş, insanlığın birbiri üzerindeki hakkı ve vicdani sorumluluğudur.
Tabi sadece cezai uygulamalar yetmez. Bu şiddete eğilimli ruhların nasıl oluştuğunun psikolojik ve sosyolojik tahlillerinin yapılarak önleyici bazı tedbirlerin alınması şarttır.
Bir yandan devletin sosyal konularla ilgili kurumları tarafından aileler eğitilmeli diğer bir yandan da ana sınıfından üniversite son sınıfa kadar her dönem görülecek bazı ahlak, iyi insan olma, iş sağlığı ve güvenliği gibi zayıf olduğumuz konularda zorunlu dersler koyulmalıdır.
Peki kadına ve çocuğa şiddet sadece evde, okulda veya sokakta mı gerçekleşiyor?
Hayır!
Gözümüzün önünden ayıramadığımız tv/tablet/telefonlarda, her gün yüzlerce medya izliyoruz ve hepsi birbirinden farklı şiddet öğeleri taşıyor.
Çizgi filmler dahil, birçok film ve dizide kullanılan argo ve ahlaksız ifadelere yer verilerek çocuklarımızın gelişmekte olan psikolojisine şiddet uygulanıyor. Sonra biz onlardan bu kelimeleri duyunca onlara kızıp bir kez daha şiddet uyguluyoruz.
Reklam aralarında ise, her çeşit yiyecek ve oyuncak reklamı pervasızca tekrar tekrar gösterilerek, bir ömür nefisleriyle yapacakları zorlu mücadeleye karşı daha çocukken tarumar ediliyorlar. Her gördüklerini istediklerinde ailelerin sabrının tükendiği noktada ise yine şiddete maruz kalıyorlar.
Kadınlarımızın durumu da içler acısı…
Her sinema filminde, her tv dizisinde, her reklam filminde, her müzik klibinde hatta gezilecek görülecek yerleri öğrenmek için takip etmeye başladığınız bir sosyal medya hesabının hikaye paylaşımlarında dahi, görselin baş köşesinde kutsal kadın figürüne zarar veriliyor. Bunun sonucu kadın toplum önünde sadece cinsel bir obje olarak görülmeye başlanıyor.
Daha da kötüsü medya üzerinde görülen o yapay kadın karakterleri, özellikle yeni nesil tarafından taklit ediliyor.
Kuran’ı Kerim’in ifadesi ile kadınlarımızın yürürken dahi belli etmemeleri gereken süsleri milyonların önüne acımasızca çıkarılmakta olup, hiçbir kadın hakkı savunucusunun kendi ticaretleri uğruna kadınlarımızı istismar edenlere karşı seslerinin çıkmadığı da esefle görülüyor.
Aile ve okul eğitimleri eksik bırakılmış küçücük beyinlerin yok olma noktasındaki vicdanların, bütün bu zararlı görsel medya girdileri ile canavarlaşan nefisleriyle mücadele etmeleri mümkün değildir.
Eğer birtakım kanunlarla bu yayınlar filtrelenemiyorsa bizlerin önce kendimizden sonra çocuklarımızdan başlayarak, bu yayınlara olan rağbetimizi yok etmemiz en ciddi çözüm olacaktır.
İnanıyorum ki Türk toplumu bu gayreti gösterirse, görsel medya üzerinden ticari kazanç sağlayanlar kendilerine çeki düzen verecek, bizim kültürümüz ve ahlakımızla uyum içerisinde yayınlar yapmaktan başka seçenekleri kalmayacaktır.
Ümit ederim yaşanan bu acı olaylar toplumsal bilinci önlem alma noktasında harekete geçirir.
Allah kadınlarımızı ve çocuklarımızı korusun.
KADINA VE ÇOCUĞA ŞİDDET
- 26 Nisan 2019, 00:08
- 9