Hangi AKP gerçek?

Çok değil bir önceki meclis dönemine geri dönüp incelediğimizde başkanlık sistemi ile ilgili iki parti görüşüyordu AKP ve HDP.

Hürriyet’in duayen yazarı Fikret Bila bugün ki yazısında bu durumu şu şekilde özetlemiş.

 

“AKP tam başkanlık sistemi ile ilgili bir anayasa önerisi getirmiş, HDP ‘devlet başkanı ve bölge başkanları’ formülüyle, esasen adını koymadan federal bir sistem içeren metin sunmuştu.

Komisyon dağıldı ve sonuç çıkmadı.

Başkanlık sistemine karşı çıkan ise iki parti vardı CHP ve MHP…”

 

O yıllara baktığımızda terörle mücadele yerine açılım süreci adı altında terör yuvalanmalarını “gözden kaçıran” bir AKP. Askerin, polisin ve mülkü amirlerin gözlerinin önünden geçip giden, hendek kazan, cephanelik yapan teröristlere “kışt” bile denemediği, diyenin sürece zarar veriyor diye hain ilan edildiği bir dönemin sorumlusu AKP…

 

Tüm uyarılara rağmen vazgeçilmeyen süreç patlayınca bütün bu sorumluluğu “terör örgütü bizi aldattı, biz silah bırakacak sandık” gibi bir cümle kurup buna herkesi ikna edebilen bir AKP…

 

Suriye ve Irak’ta PYD ve YPG yapılanmalarına karşı seyirci kalan, hatta peşmergeyi onlara yardıma gitsin diye Türk topraklarından geçişine izin veren AKP…

 

Anayasanın ilk dört maddesini değiştirmek isteyen, uzun süren tarihi gelişmeler sonucu milli mücadele ile Türklük şuuru üzerine oturtulmuş devletin anayasasından Türk ifadesini çıkarmaya çalışan AKP…

 

Türkçe olimpiyatlarından olimpiyatlarına, statları tahsis edip kürsüde FETÖ liderine methiyeler düzen AKP…

 

Şimdi ise bütün bu politikalarını bırakarak, terörle tüm gücüyle mücadele eden bir devlet politikası benimseyen, Suriye’ye fiili müdahale ederek, oradaki Türkmen ve Arap varlıklarına sahip çıkan Musul ve Kerkük’te yine o bölgenin gerçek sahiplerinin haklarını savunmaya çalışan bir AKP…

Bilge Kağan’dan, Orhun abidelerinden bahseden, Türk demekten imtina ederken, Türk devleti diyerek vurgu yapan AKP… FETÖ ile mücadele de sınır tanımayan AKP…

 

Herkesin anlayacağı algı operasyonundan sorumlu kişilerin işine gelmeyen gerçekçi bir cümle ile özetler isek;

HDP çizgisinden MHP çizgisine gelen bir AKP…

 

Bir önceki meclis ile bir sonraki meclisteki AKP’nin arasında ki en temel benzerlik nedir diye baktığımızda, ısrarından vazgeçmediği ve 15 Temmuz sonrası da fiilen uygulamaya koyduğu “Başkanlık Sistemi”.

 

AKP’nin o gün ve bugün istediği sistem nedir diye baktığımızda aslında arada çok fark yok gibi gözüküyor. Talepleri, iki de bir tıkanmasından dolayı şikâyet ettikleri sistemin önünü açabilecek yeni bir uygulama.

Kuvvetler ayrılığını değil kuvvetlerin uyumunu esas alan bir yaklaşım.

Böylelikle sistemin kendi tabirleri ile patinaj çekmesini engellemiş olacaklar.

Fakat burada dikkat çeken bir nokta var; o günde istedikleri sistem bugünde istedikleri sistemde denge de denetim de gözetilmemiş.

Hatta denetim nerede ise kaldırılmış.

Başkan/Cumhurbaşkanı tüm yetkileri üzerinde topluyor, fakat ne kendisi ne atadığı bakanlar ne kuracağı ekip için gensoru verilemiyor.

Yani bir başkan ve kuracağı ekip gelecek 5 yıl ülkeyi yönetecek ve hiç hesap kitap sorulmayacak.

 

Eski meclis döneminde ki AKP ile yeni meclis dönemindeki en büyük benzerlik işte bu nokta, zaten hesap vermedikleri bir sistemden yine hesap vermek istemedikleri bir sisteme tüm gücüyle geçiş.

 

Bir önceki dönem, ayrışmadan, federal sistemden, Türkiyelilikten bahseden HDP ile bir yola girmiş olan AKP…

Şimdi ise bu isteğini, önce ülkem ve milletim diyen, bin yıllık kardeşliğimizi sürekli vurgulayan, güzel ülkemizin hangi şehrine giderse gitsin “Ne mutlu Türküm Diyene” ifadesiyle son sözünü söyleyen MHP ile bu hayalini gerçekleştirmek için çaba sarf eden AKP…

 

Her defasında güçlendirilmiş bir parlamenter sistemden yana tavrını gösteren MHP, hesap vermekten sürekli kaçarak, özellikle 15 Temmuz sonrası siyasetin içindeki hesaplaşmayı sürekli erteleyenlere ve yine hesap sorulamayacak bir sistem talep edenlere ne cevap verecek hep birlikte göreceğiz.

 

Gönül ister ki AKP hem ülkenin hem kendisinin içinden geçtiği bu süreçte gerçekten bir önceki dönemde yapmış olduğu ve ülkeyi dağılma noktasına getiren hatalarından vazgeçmiş olsun ve gerçekten isteriz ki meclisten çıkan karar ne olursa olsun AKP anayasanın temel maddelerinden, Türk milletinin bin yıllık kardeşliğinden bir daha vazgeçmesin. Dinler arası diyalog gibi yüce kitabımızın emirlerine aykırı bir düşünceye bundan sonra bir daha göz yummasın.

 

Belki de bu süreç AKP’nin hesap verecekler ve hesap soracaklar diye kendi içlerinde bir ayıklanmasına vesile olur da, önce ülkem ve milletim diyenlerin desteğiyle daha güçlü bir parlamenter sistem ile Türk milletinin son devleti Türkiye Cumhuriyeti yoluna emin adımlarla devam eder..

Kim bilir bizde o zaman anlarız hangi AKP gerçek…

 

 

Kalın sağlıcakla