NE ZAMAN KURTULUŞA ERERİZ?

Dün, Pazar gününün verdiği boşlukla kendimi düşüncelere dalmış buldum. Ülkemi düşünüyordum. Bir yanda çeşit çeşit terör örgütleri, bir yanda Türkiye'nin altını oymaya çalışan işbirlikçiler bir yanda Türkiye bir tökezlese de biz de üzerine çullansak diye hazırda bekleyen emperyalist devletler. Türkiye, bildiğin kuşatma altında dedim kendi kendime. Bu kuşatma nasıl aşılır diye düşüncelere dalmak istemedim, biraz da kafa dağıtayım dedim ve telefonu elime alıp sosyal medyada gezinmeye karar verdim. Açar açmaz bir video çıktı karşıma "Biz bu kuşatmayı yarmalıyız, yaracağız." ismindeydi video. Devlet Bahçeli'nin bu videosu tam da taşı gediğine koymuş oldu. Yani bir mesaj gibi geldi bu bana. Hem kuşatma altındayız diye düşünüyorsun hem de bu kuşatmayı nasıl aşacağız diye düşünmekten vazgeçiyorsun diyip kızdım kendime ve bıraktım telefonu.

Devlet Bahçeli o videoda şöyle diyor:

Söğüt Ocağı'ndan Ertuğrul Gazi oldunuz.
Kosova'da Murad, İstanbul'da Fatih oldunuz.
Bizans burçlarında Üç Hilâl, Erzurum'da Nene Hatun oldunuz.
Maraş'ta Sütçü İmam, İzmir'de Hasan Tahsin oldunuz.
Ankara'da Mustafa Kemal...
Arif Nihat oldunuz, Albayrak'la dalgalandınız.
Necip Fazıl oldunuz, Sakarya'yla şaha kalktınız.
Erol Güngör oldunuz, davamıza taht kurdunuz.
Başbuğ oldunuz, düştünüz gönlümüze;
Şehit oldunuz, düştünüz önümüze!

Biz bu sinsi kuşatmayı yarmalıyız, yaracağız!

Türk Milleti'ni düştüğü darboğazdan kurtarmalıyız, kurtaracağız!
Fatih, Bizans'ın zincirlerini nasıl açtı ise biz de Milliyetçiliğin etrafındaki zincirleri kıracağız!

 

Devlet Bahçeli'nin her satırı ayrı güzel, edebi yönü çok güçlü bu sözlerini dinledikten sonra biri hadi kalk gidelim dese hiç düşünmeden ok gibi yerimden fırlayabilirdim. Çok şükür ki Türk Milleti'nin büyük çoğunluğu da böyle düşünmektedir. Söz konusu vatan olunca Türk Milleti derhal titreyip kendine dönebilmektedir. Tarih bunun şahididir.

 

Ülke ve millet olarak şimdi de titreyip kendimize dönmemiz gerek bir süreçten geçiyoruz. Ancak maalesef ki milli birlik ve beraberliği sağlamakta zorlanıyoruz. Tam sağlanıyor galiba diyoruz ama birilerinin oyunlarına geliyoruz. 15 Temmuz sonrası Yenikapı'da yaşananlar çok önemli bir olay olarak tarihe geçecektir. Toplumun her kesimi söz konusu vatan diyerek tek yürek olmuştu ama maalesef o günden bugüne geçen süreçte bu milli mutabakattan CHP çeşitli sebeplerden dolayı kopmuş oldu. Şimdi de AKP ve MHP arasındaki diyalog bozulmak isteniyor. Öyle ki bu diyalogu bozmak isteyen bozguncu yayın organları her gün AKP veya MHP tabanını gaza getirmeye çalışıyor. Bazen MHP tabanının hoşuna gitmeyecek bir şeyi, bak AKP bunu yapıyor diyerek mesajını veriyor, bazen de AKP seçmenine bak Bahçeli bunu dedi hükümet hemen yaptı diyerek fitnesini sokuyor. Aynı yayın organı hem Devlet Bahçeli'ye yedek lastik diyor hem de Bahçeli'nin her dediğinin olması AKP'dekileri rahatsız ediyor diyor. İşte vatandaş bu fitnecileri sorgulamalı. Bahçeli'nin her dediği oluyorsa nasıl yedek lastik olur diye düşünmelidir.

 

Fitneye ve fitnecilere en güzel yanıt elbette milli birlik ve beraberliği tam manasıyla oluşturmaktan geçer. Gün farklılıklar üzerine tartışmak değil ortak paydalarda buluşmak ve Türkiye'yi kuşatan Türk düşmanlarına en sert ve net tepkiyi verme günüdür. Kuşatmayı yardıktan sonra herkes yine kendi siyasi görüşünün gereğini elbette yapacaktır ama şimdi sırası değildir.

 

Millet olarak bütünleşmemiz şarttır. Bütünleşmek için yapılması gerek ilk iş kendini dindar olarak tanımlayanlara Atatürk'ü ve Cumhuriyet değerlerini doğru anlatmak, kendini laik olarak tanımlayan kesime de dindarlığın laikliğe zarar verecek bir yanının bulunmadığını göstermektir. Çünkü toplum içerisine fitne sokmaya çalışanlar şimdiler de en çok bu olayı kaşımaktadır. Sık sık gerçekleşen Atatürk heykellerine saldırı girişimleri, Atatürk'ün rahmetli annesi hakkındaki iftiralar hiç de tesadüf değildir.

 

Türk Milleti'nin her ferdi "Türk milleti daha dindar olmalıdır. Bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinime bizzat hakikate nasıl inanıyorsam öyle inanıyorum çünkü bizim dinimizde akla aykırı gelişmeye ve ilerlemeye engel hiçbir şey yoktur" diyen Atatürk'ü iyi anlamalıdır. Amacım bir siyasi partiyi öne çıkarmak değil ama hakkı teslim etmek de fayda var. Milliyetçi Hareket Partisi'nin siyasi görüşü tam da bu tarz bir görüştür. Türk Milletinin hem milli hem de dini hassasiyetlerini özümsemiş ve bunlar arasında güçlü bir bağ kurarak ayrılmaz bir bütün haline getirmiş başka bir siyasi parti yoktur. İşte bu yüzdendir ki MHP siyaset ekseninin bana göre tam merkezidir. Çünkü bu halkın milliyeti Türk, dini de İslam'dır yani bu milletin kimliği budur ve bu kimlik en çok MHP'de karşılık bulmaktadır. Ne Laiklikten başka bir Atatürk ilkesinden bihaber olan Laikçiler gibidir ne de Laikliği dinsizlik olarak algılayan dinciler gibidir.

 

Sonuç olarak MHP'ye oy veren veya vermeyen her vatandaş MHP'nin siyasi görüşüne uygun tavırda olması memleketin bu durumundan kurtuluşu için şarttır. Milli birlik ve beraberlik ancak böyle sağlanabilir. Bu sinsi kuşatmak ancak böyle yarılabilir, düşülen darboğazdan ancak böyle kurtulabilinir. Boşuna dememişler "Bu memleket kurt ulursa kurtulur" diye...