Pandemi süreci içinde bulunulan dönemde, uzmanlar kişilerin psikolojik sorunlar yaşadığını ifade ederek, bu sorunların başında kaygı bozukluklarının yaşandığının geldiğini kaydetti. Evde kalma sürecini ebeveynlerin avantaja çevirmesi gerektiğini vurgulayan psikologlar, bu süreçte çocuklarda ağlama krizlerinin görüldüğünü vurguladı.
"Korona virüs ile birlikte bireylerde ölüm korkusu oluşmaya başladı"
Salgın ile mücadele döneminde iş yerlerinin kapatıldığını hatırlatan Uzman Klinik Psikolog Özlem Soysal, eğitim kurumlarının da kapatılmasıyla beraber evde çalışmaya teşviklerin başlatıldığını söyledi. Soysal, "Geçici bir süreliğine kapatıldı ve bu finansal olarak insanları zorlamaya başladı. Finansla olarak şoke etkisi oluşunca insanlarda bununla beraber ruhsal rahatsızlıklar artmaya başladı. En çok artan ruhsal rahatsızlıktan biri de kaybı bozukluğu. Birçok danışanımızda şunu görüyoruz, kaygılarının arttığı, ölüm korkularının arttığı, bununla beraber damgalanma süreci. Korona virüs süreci, kişinin kovidli çıktıktan sonra artık toplum tarafından damgalanıp uzak durulması gerektiği düşüncesi vatandaşı korkutuyor. Öğrencilerde yine tabi gelecek kaygısı, sınav kaygısı oluşmaya başladı. Çünkü online eğitim ne kadar etkili olabilir. Öğrenci orada çoğunu anlayamıyor. Böyle olunca aslında öğrenci o iki yılı boş geçirmiş oluyor. Bununla beraber o iki yıllık kaybı telafi edilmeden sınava girecektir. Bununla beraber, başarı seviyesi de düşüyor. Gelecek kaygısı, anksiyete uyanmaya başlıyor öğrencilerde. Korona virüs ile beraber biz, yeni bir yaşama adım attık. Hiç bilmediğimiz bir dünyaya adım attık" dedi.
"Çiftlerde en çok boşanma görüldü"
Korona virüs sürecinin, Çiftlerde de en çok boşanmanın görüldüğü, en çok anlaşmazlıkların görüldüğü süreç olduğunu aktaran Soysal, "Neden, çünkü şöyle düşünün, bu süreç zarfında birçok çift, çalışan bireylerdi. Ama evde çalışmaya teşvikten dolayı birçok birey artık evde. Ve sürekli bir birleriyle beraberler. Sürekli beraber oldukları için ev hanesi içinde evde bunu yapamıyorlar. Evdeki o iletişimleri de belli bir süre sonra kesilmeye başlıyor. Ve kesildikçe problemler artmaya başlıyor. Artık çiftler, birbirlerine batıyor durumdalar. Bununla beraber birçok problem su yüzüne çıkmaktadır. Biz yetişkinler gibi aslında çocuklar da etkileniyor. Çocuklar da her şeyin farkındalar. Çünkü çocuklar dışarı çıkamıyor. Aileleriyle sosyal etkinlik yapamıyor. Okullarına gidemiyor. Kendi arkadaşlarından bile izole olmak zorunda kalıyorlar. Bu süreçte çocuklarda, şiddet artımı görünüyor. Ağlama nöbetleri, çocukta depresif duygu durumu, iç dünyasına kapanma ve agresifleşme en belirgin özelliklerinden biri. Çocukla mümkün mertebe aktivite yapmak çok önemli. Çocukla zaman geçirmek. Çocukla zaman geçirilmediği zaman çocuk maalesef ki, tablet, telefon ve televizyona yöneliyor. Bu da çocukta beli bir süre sonra o agresif davranışlarını ve anksiyetesinin yükselmesine sebep oluyor. Çünkü çocuk, o süre zarfında ebeveynle vakit geçirdikçe o bağ daha güçleniyor. Aslında bunun bir avantajı da var. Çalışan anne ve babalar için bu süreç avantaja dönüşebiliyor. Çocuk, anne, babayla geçirmediği zamanı telafi edebiliyorlar" şeklinde konuştu.
“İnternet bağımlılığı korona virüs döneminde anksiyeteyi tekrar yükselten bir sebep”
Bu süre zarfında en çok rastlanılan problemlerden birinin de madde ve alkol tüketiminin artması olduğuna dikkat çeken Soysal, sözlerine şöyle devam etti:
"Bireyler evde izolasyon süreçlerinde o sıkıntı durumunu bastırmak, yapabilecekleri aktiviteler olmadığı için can sıkıntısından madde ve alkol tüketimine yoğunlaşmış durumdalar. Bunun yanında internet bağımlılığı da artmaktadır. Birçok birey, şu an internete bağımlı hale gelmiştir. Bunun da nedeni evde kalmalarından ötürü zaman geçirmek adına internette vakit geçiriyorlar. Bunun yanında aslında bu internet bağımlılığı korona virüs döneminde anksiyeteyi tekrar yükselten bir sebep. Çünkü orada belli belirsiz bir sürü güvenilir veya güvensiz haber kaynağı çıkıyor karşımıza. Bu haber kaynaklarını ele aldığımızda bunlar ister istemez vücudumuza bazı semptomlara yol açıyor. Kalp çarpıntısı, nefes darlığı, boğulma hissi, ölüm korkusu, bunlar artıyor. Ve bununla beraber alkol tüketimi bizi sadece fiziksel olarak değil, ruhsal olarak da çökmemize sebep oluyor."