2019'da Batman'ın Kozluk ve Sason, Diyarbakır'ın Hani ilçesi ve köylerinde taziye yemeği yasaklanmıştı. 3 yıl sonra bu kervana Aksaray Valiliği de katıldı.
'Kültürümüzde köklü yerleşkesi olan bu örf, adetten ne istediler?' sorusunu soran kişi sayısı da çok fazla.
Oysaki ortada mutasyona uğramış bir durum var. Çünkü; örf ve adetlerimizde cenaze evine konu komşu, yemek getirir ama şimdi cenazesi olan, bazen borç harç, kredi ile gelenlere yemek ikram ediyor denilerek bu yasaklara başvuruldu.
Özellikle Anadolu'da çok yaygın olan bu hürmet, yasakların karşısında çok fazla değişmeyecektir.
Fakat valiliğin hassasiyetini de anlıyorum. Bir evden cenaze çıkması demek, ev ahalisinin fikren ve duygu bakımından yorgun olduğu anlamına gelir. Bu yüzden belki de omuzlarımıza bir düğün gecesi sorumluluğu yüklememek gerekir. Zihnimizi ve kalbimizi, sığınacak bir tebessüm olmadan yormak en acısı değil mi?
Taziye, manevi bir ziyarettir. Saniyeler yıllarla yarışır. Eşi, dostu görürsün. Yoluna arkadaş olanla taş koyanı tanırsın.
O yüzden boşverin! Bırakın kazanın içinde kaynasın çorba. Duygularınıza, dualarınıza odaklanın. 'Hakkımda ne derler?' diye endişe etmeyin. Âdete değil, ayete bakın! Kolaylık, sevgi, teselli ve ölçü orada yazıyor.
Başlangıcımızın bir damla su olduğu bu hayatta ahirimiz de bir avuç toprak olacak. Hakka sığınanlarımızın acısını yaşamak zorken daha meşakkatli dertlere kapı açmadan yaşamayı öğrenmeye var mısınız?
Bu kökleşen düzeni, kainatın sadeliğine boyayın... Yasaklara gerek kalmadan, Şuara Suresi 78. ayete sarılın mesela: "Beni yaratan; elbet yolumu gösterir."
Kelâmın özü, insanın sözünü aştı.
İnşirah ferahlığı dilerim.