"Neden?" sorusunun yargıyı temsil ettiği söylenir. Gün içerisinde, ömür süresince ne kadar çok
kullanıyoruz. Kendimiz veya birileri ne kadar çok savunmak zorunda bırakılıyor.
Hayatın dışarıdan bir kamerası olmadığı için yaşadıklarımızı ve yaşamak zorunda bırakıldıklarımızı
ancak düşünce yoluyla tahlil edebiliriz.
Bugün karşıma çıkan çoğu insan birilerini suçluyor. Bu suçlamaların sonucu çok az kişide karara bağlanıyor.
Putlaşmış tabuların içerisinde yol göstermeye çalışıp ruh ve duyguyu geride bırakmak, satılamayan
miras hırsı sergiliyor.
Bereketsiz ve bunaltıcı bir mirastan bahsediyorum.
İnsanlar görmek istedikleri gibi bakıyorlar. Bu sırada karşılarındaki insanları anlamak kısmını göz ardı
ediyor, bunun karşılığında aldıkları sitemkar muameleler sonucunda kendi ideolojilerini karşı tarafa bastırıp
içlerini rahatlatıyorlar. Böyle yıkılıyor samimiyetler ve böyle yalnızlaşıyor insanlar...
"O öyle olmaz,
Bunu neden yaptın,
Böyle yapmamalıydın,
Eskiden böyle değildin,
Sende bir tuhaflık var!" gibi daha bir çok cümleye maruz kalan her bir ruh çöküyor.
Sorunlar ve dertler karşısında sistematik bir teori değil de duygusal akışa adaptasyon daha önemli...
Çünkü bugün oluşan hiç bir dert yarınların manşeti olmayacak. Psikoloji vs. diyoruz fakat meselenin
kökü yine insan ve iletişim.
Anlatmaktan ziyade anlamaya harcanılan mesailere ihtiyaç var.
Teselli her yerde tecelli edebilir. Mühim olan, o tesellinin yansıması sen olabilecek misin?
Kanaatimce insanın kendini keşfetmesi insanlığı çözmesi için yeterlidir.
Yalnızlaştırılan İnsanlar
Paylaş
2 Yıl Önce
Anladığını anlatmaya gayret ederekte yalnızlaşıyor bazen insan. Yani hep "iyi niyetinden." Hâlbuki, anlayanlar bilir ki sormayınca söyleyen, davetsiz icabet eden, talep edilmediği halde kendini feda eden hep ziyandadır.